top of page

          İbrahim Maalouf’un T.O.M.A.’ları

Lübnan asıllı Fransız trompetçi İbrahim Maalouf’un 25 Mayıs’ta İstanbul’a geleceğini aylar önce Viyana’da yaşayan piyanist arkadaşım Çağdaş Gürer’den duymuştum. Bana aktardığına göre Viyana Kozerthaus’ta son 13 yılın en çılgın partisi gerçekleşmişti. 25 Ekim 2015’te CRR’de deneyimlediğim ve Andante’nin haberler köşesinde anlattığım Türkiye’deki ilk büyük salon konserinden beri Maalouf’u hiç canlı dinlememiştim. Haliyle bir merak ve heyecan bastı içimi. Hemen bu işin peşine düştüm. Acaba neler oluyordu?

ibrahim-maalouf_edited.jpg

Önce menajerine ulaştım. Sonra bütün interneti taradım. Evet Michelangelo’nun Trompetleri diye bir projesi vardı. Okey. Ama hikâyesini tam anlayabilmek şöyle dursun fragman videoları ve önden haberci kuş niyetine uçurdukları “Fly with Me” teklisi dışında, yüzeysel birkaç PR verisine ulaşabildim ancak. Projenin kısaltması da T.O.M.A. idi üstelik! Nasıl bir T.O.M.A.’dır acaba bu diye merakım iyice kabardı.

 

Sonunda geçtiğimiz 21 Mayıs salı akşamı Maalouf ile 95.0 Açık Radyo frekansında canlı telefon bağlantısı kurduk ve bir röportaj gerçekleştirdik. Hayli yoğun geçen turnesinde konser vermediği tek akşam o akşam sanmıştım, oysa yine hayli yoğunmuş. Bize Cannes’dan bağlandı. Bugüne dek pek çok film müziği hazırlamış bir prodüktör olarak Cannes Film Festivali’nde en iyi film müziğini seçecek jüride görevliymiş (Ne ilginçtir ki ödüller Maalouf’un İstanbul’da konser verdiği sırada açıklanacak). Radyo teknisyenimiz Andreı Grıtcu’nun da sayesinde kendisiyle sorunsuz bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Ve sadece bir konser projesi röportajı olmasını beklediğim sohbetimiz Maalouf’un ilk kez radyodan duyurduğu çok ilginç haberlerle taçlandı. Kazandığı her kuruşu çılgın prodüksiyonlara yatırmayı âdet edinmiş İbrahim Maalouf’tan da zaten bu beklenirdi!

 

T.O.M.A. sadece bir konser projesi olmanın ötesinde bir müzik hareketini temsil ediyor. Ve aslında bu çok iyi bildiğimiz kısaltmaya bambaşka, hattâ umut dolu yeni bir anlam kazandırıyor (ki Maalouf bu tesadüfü duyunca hayli şaşırdı). Sanatçı, aile mirasının korunması ve diğer nesillere ve coğrafyalara aktarılması fikrinden yola çıkmış. Babası Nassim Maalouf’un geliştirdiği ve makam müziğinin trompetle icrasını mümkün kılan çeyrek tonlu trompetini Adrien Jaminet’in özel tasarımıyla, T.O.M.A. markası altında seri ürettirmeye başlamış. Şimdiye dek 200 T.O.M.A. trompeti sahiplerini bulmuş.

Neden Michel Ange’ın trompetleri diye anılıyor peki bu çalgılar? Maalouf onun yanıtını da verdi. Çünkü babası bu trompeti bir şapelin içinde kurduğu lüthiye tezgâhında geliştirmiş. Yani nasıl Michelangelo Vatikan’daki Sistina Şapeli’nin duvarlarını ilahi fresklerle ölümsüzleştirmişti, Maalouf’un babası da başka bir şapelin duvarlarını makamsal Arap ezgileriyle çınlatarak başka bir tarih yazmış. Üretilen trompetler projenin aslında ilk aşaması. İkinci aşamada Maalouf’un 25 mayıs Harbiye ve 26 Mayıs Akra Caz Türkiye konserlerini de içine alan Trumpets of Michel Ange adlı büyük turnesi ve yakında çıkacak albümü yer alıyor. Açılışını Paris’te 30 T.O.M.A. trompetçisiyle Brezilya batucada’sı tarzı bir geçit töreni yaparak gerçekleştirmişler. Sanatçı İstanbul’a 15 yıllık gitaristi François Delporte, 4 adet T.O.M.A. trompetçisi ve bir dansçı ile geliyor.

 

Projenin üçüncü aşamasında ise, ki esas sürpriz burada patlıyor, bir T.O.M.A. Akademisi kurulacak. Merkezi fiziken Fransa’da yer alacak olan akademi, aynı zamanda sanatçının her ziyaret ettiği ülkede gezici bir ustalık sınıfına dönüşecek. T.O.M.A. trompetlerini almış her müzisyen bu sınıflara ücretsiz katılma ve belki de sonrasında Maalouf ile aynı sahnede çalma hakkına erişecek! Hem bu şekilde T.O.M.A. konserlerindeki sahne ekibi de büyüyecek.

 

Tüm bu çok aşamalı ve uzun soluklu projenin en global hedefi ise Doğu müziğinin de Batı müziğine bir şeyler katabildiğini yeniden göstermek. Ayrıca tüm izleyicilerin koltuklarından kalkıp neşeyle dans ederek Orta Doğunun “Tek Bir Ses Oluşunu” göstermesi. Kutsal dinlerin indiği ama yıkımın alevli soluğunu her daim bağrında hissetmiş Orta Doğu’nun âdeta bir düğünde dans edercesine bir arada oluşlarını ve barışı kutlayabilmesi…

 

Değinmeden geçilemeyecek son bir detay: İbrahim Maalouf’u bir önceki albümü Capacity to Love’da ünlü rapçilerle, hattâ Gregory Porter ile bir araya getiren ve Amerika’da menajerliğini üstlenip, ona iki Grammy Ödülü adaylığı bahşeden Quincy Jones bu projede uzaktan izleyen mentör konumunu tercih etmiş. Pek şaşırtıcı olmasa da, doğrusu dikkate şayan.

 

Radyo röportajının tamamını dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Sanat Deliorman, 23 Mayıs 2024, İstanbul

bottom of page